Mekteb-i Derviş | İslam

    CİNLER VE ŞEYTANLAR

    YARATILIŞ HİKMETİ, ÖZELLİKLERİ VE KORUNMA YOLLARI

    Allah’u Azimüşşanın yarattığı varlıklardan birisi de cinlerdir. Şeytran-ı aleyhillane de kafir cinlerin başı insan oğlunun en büyük düşmanıdır.Cinler, insanın doğrudan beynine, aklına, düşünce sistemine nüfuz edebilir, o bölgeleri tesir altına alabilir. (Korku, endişe, ürperti, hayal kurma gibi olaylarda olduğu gibi) Şeytan ise farklıdır, o yaratılış gereği kalbe ve inanç merkezine nüfuz eder. Kalbin yanında bulunan lümme-i şeytaniye denilen yerde, devamlı surette insana vesvese verir, onu ifsad etmeye çalışır. 

    Şeytan, en büyük düşman olduğu halde, gerektiğinde cinleri, gerektiğinde habis ruhları, gerektiğinde ise insî şeytanları kullanarak, kötülüklerini bunlar vasıtasıyla sergileyerek varlığını insanlara unutturmaya çalışır. Bu gaflet hâlinden kurtulmak için, insanın inancı kuvvetli, düşünce ufku berrak, temiz kalbli, hizmet şuurundaki insanlarla münasebetinin çok olması, hakikat derslerinin yapıldığı sohbetlere sık sık gitmesi ve dünyayı bir misafirhane olarak görmesi gerekir.

    İnsî ve Cinnî Şeytanlar: 

    Şeytanlar, insî ve cinnî olmak üzere iki kısımda mütâlaa edilmiştir ki, "Böylece her nebi için ins ve cin şeytanlardan düşmanlar var ettik." (En'am Suresi,112) ayeti, bu hakikatı ifade eder. Ayette geçen "Şeyâtîn" kelimesinin manasında iki rivayet söz konusudur. 

Ulemâ arasında her iki rivayeti de destekleyen bir hayli insan vardır. Birincisi: Bu kelimeden maksat, insan ve cinlerin azgın ve sapkınlarıdır ki, İbn-i Abbas (r.a) bu görüştedir. Bir rivayete göre Atâ, Mücâhid, Hasan ve Katâde gibi büyük imamlar da bu görüşü paylaşırlar. (İbn. Kesir Tefsir,3/312-3131) Onlara göre hem Cinlerden hem de insanlardan şeytanlar vardır. Cinnî şeytanlar, mü'min insanları kendilerine uyduramayınca insî şeytanlara giderler ve bunları o mü'minler üzerine salarlar. 

    Bu hususu te'yîd eden şöyle bir hâdiseden bahsederler: Allah Rasulü (s.a.v), Ebu Zer'e (r.a) sorar: "İnsî ve cinnî şeytanların şerrinden Allah'a sığındın mı?" Hz. Ebu Zer (r.a) de bu suale, yine bir sual ile karşılık verdi: "İnsanlardan da şeytan var mı?" Allah Rasulü (s.a.v) cevabında: "Evet, hem de onlar cinnî şeytanlardan daha da şerirdirler." buyurur. (Müsned,5/178) 

İkincisi: Şeyâtin, insî ve cinnî şeytanlardır ve bunlar İblis'in evlatlarıdır. İblis, evlatlarını iki gruba ayırmış, bunlardan bir kısmını insanlara karşı, diğer kısmını da cinlere karşı vazifelendirmiştir ki, bunlar vazifeli oldukları saha itibariyle bu ismi almışlardır.(Razi,13/154.Alusi, Ruhul Meani,8/5)

    Aslında, bu iki mana arasında ciddi ve neticeye tesir eden bir ayrılık olmamakla beraber, birinci rivayet her halde ayetin zahiri manasına daha uygun düşmektedir ki, âlimlerin ekserisi bu birinci manayı tercih etmişlerdir. 

Ayrıca bu hususu teyid eden, Efendimiz'den (s.a.v) mervi birçok rivayet de mevcuttur. Bu cümleden olarak, Allah Rasulü (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde: "Sizden biriniz namaz kılarken, önünden herhangi bir kimsenin geçmesine müsaade etmesin, gücü yettiği nisbette ve en uygun şekilde ona mani olmaya çalışsın. Yine de inat edip önünüzden geçmek isterse onunla dövüşsün, çünkü o şeytan'dır." buyururlar.  (Buhari, Bed‟ul- Halk,11.Müslm,, Salât,258.259.260.Ebu Davut, Salât,107.Nesei, Kıble,8.)

    Bir başka defasında Efendimiz (s.a.v), sokakta bir güvercin arkasından koşup duran birisini görür ve şöyle buyurur:"Bir şeytan, diğer bir şeytanın peşine düşmüş!" (İbn. Mace, Edep,44.Ebu Davut, Edep,57.Müsned,2/345) 

    İşte bunlar gibi daha pek çok rivayetlerde Allah Rasulü (s.a.v) bazı şahıslara, hatta daha başka varlıklara bazı hareketlerinden dolayı, doğrudan doğruya "Şeytan" demiştir. Yukarıda da temas edildiği gibi, aslında her iki mana arasında neticeye tesir edecek ciddi bir ayrılık yoktur. Zira birinci görüşte olanlar, kalb ve kalıbı birden ifade ile insana şeytan derken, ikinci manayı tercih edenler, kalb ile kalıbı birbirinden ayırmış ve "Kalıbıyla insan, fakat kalbiyle şeytan" demek istemişlerdir. 

    Bunu destekleyen bir rivayet de vardır: Huzeyfe (r.a) anlatıyor: Bir gün Allah Rasulü'ne (s.a.v): "Ya Rasulallah! Bizler şer içindeydik, Cenab-ı Hakk bizlere hayır ihsan etti ve şimdi hayır içinde bulunuyoruz. Acaba bu hayırdan sonra tekrar şer gelecek mi?" Allah Rasulü: "Evet" dedi. Ben de: "Acaba o şerden sonra tekrar hayır olacak mı?" diye sordum, yine "Evet" dedi. Bunun üzerine " O nasıl olacak?" deyince Allah Rasulü (s.a.v) de: "Benden sonra bir kısım devlet adamları gelecek ki, benim yolumu ve benim sünnetimi takip etmeyecekler. Hatta onlardan öyleleri idareye vaziyet edecek ki, beden ve cesetleri insan cesedi ama içlerinde taşıdıkları kalb, şeytan kalbi!" cevabını verdi. Allah Rasulü'nün bu izahı üzerine "O zaman ben nasıl hareket edeyim?" diye sorunca da: "Dinle ve itaat et! Sırtına vurulsa, malın elinden alınsa, yine dinle ve itaat et!" buyurdu. (Müslim, İmare,52)

    Ashab-ı Kiramdan İbn Mesud (r.a) anlatıyor:”Peygamber Efendimiz (s.a.v) birgün bir çizgi çizdiler ve “Bu Allah‟ın yoludur.”buyurdular. Sonra, bu çizginin sağına ve soluna birer çizgi daha çizdiler ve “Bunlar, yollardır. Onların her birinin üzerinde oraya çağıran Şeytan vardır.”buyurdular, daha sonrada bu ayeti kerimeyi okudular:”Şüphesiz ki emrettiğim bu yol Benim dosdoğru yolumdur. Hep ona uyun. Başka yollara ve dinlere tabi olup gitmeyin. Ki, sizi Onun Allah‟ın yolundan saptırıp parçalamasınlar. İşte Allah, kötülükten sakınasınız diye, size bunları emretti.” (Enam Suresi,153)

    "Ey insanlar! Yeryüzündeki temiz ve helàl şeylerden yiyin, Şeytana ayak uydurmayın, zira o sizin için apaçık bir düşmandır. Muhakkak size kötülüğü, hayâsızlığı, Allah'a karşı da bilmediğiniz şeyi söylemenizi emreder."(Bakara Suresi,168-169)

    Yüce Allah insanı, yol gösteren bir melekle desteklediği gibi, onun yanına, kendisine vesvese veren, kötülüğü süslü gösteren, münkere teşvik eden ve fitneye çağıran birde şeytanı vardır.

    ŞEYTANIN YARATILIŞ HİKMETİ

    Âlimler, şeytanın yaratılmasında bir takım hikmetlerin bulunduğunu söylemişlerdir. 

    1- Allah, eşyayı zıdlarıyla birlikte yaratmıştır ki, biri diğerinden ayırdedilebilsin ve aralarındaki fark insanlar tarafından anlaşılabilsin. Şeytan da yaratıkların en temiz ve en şereflilerinden biri olan, hak ve hayrı tavsiye eden meleklerin varlığına mukabil yaratılmıştır.

    2- Şeytanın yaratılmasındaki bir başka hikmet de, Allah'ın üstünlük ifade eden, Kahhâr, Müntekîm, Adl, Dâl, Şeddü'l-ikâb, Serîul'-hisâb, Hâfid, Rafi', Muizz, Müzill gibi isimlerinin tecelli edecekleri bir varlığın gerekli olmasıdır. Zira bu isimler taalluk edecekleri bir varlığı gerektiren kemâl sıfatlarıdır. Şayet ins ve cin melek tabiatında olsaydı, bu isimlerin eseri ve neticesi ortaya çıkamazdı. 

    3- Eğer şeytan yaratılmamış olsaydı, Allah'ın hıfz, afv, mağrifet, rahmet, günahları örtme ve bağışlama gibi hususları ihtiva eden kemal sıfatlarının ve isimlerinin tecelli etmesi mümkün olmazdı. Peygamberimiz bunu veciz bir şekilde şöyle dile getirmektedir: "Eğer sizler günah işlemeseydiniz, Allah muhakkak ki sizleri giderirdi de, fertleri günah isleyip, mağfiret dileyecek ve Allah'ın kendilerine mağfiret edeceği bir kavim getirirdi." (Müslim, Tevbe, 2; Tirmiz, Cennet, 2; Daavât, 98; Ahmed b. Hanbel, I, 289, II, 309) 

    4- Şeytan yaratılmamış olsaydı, Allah'a ibâdet ve itâattan söz etmek mümkün olmazdı. Zira belli fıillerin ibadet, tâat, hayır ve hasen oluşu ancak zıdlarının varlığı ile bilinebilir ki, insanlara şer ve çirkin fiillerde yol gösteren şeytandır. (Seyyid Sâbık, a.g.e., s. 155- 156; A. Saim Kılavuz, Anahatlarıyla islâm Akâidi ve Kelâm'a Giriş, istanbul 1987, s. 196

    ŞEYTANIN ÖZELLİKLERİ

    Şeytan her insanın hayatı boyunca binlerce defa karşılaşacağı en büyük düşmanıdır. Düşmandır çünkü insan yüzünden Allah katındaki makamını kaybetmiştir. Yeryüzünde bulunmasının tek nedeni de insanları saptırmak için Allah'tan aldığı izindir. Kıyamete kadar, bu izin doğrultusunda olabildiği kadar çok insanı cehennem ateşine sürükleyecek, bunu başarmak için her türlü yolu deneyecektir. Bu amaçla Şeytan, insanları her an gözler (Araf Suresi, 27), insana zarar verecek planlar ve oyunlar hazırlar. Çoğu insan şeytanın ne kadar büyük bir tehlike olduğunun farkında bile değildir. Şeytan bu insanların mantığına göre, uzak, hatta hayali bir varlıktır. Onlara göre yalnızca çok büyük kötülükleri yapan, vahşi, cani kimseler şeytana uyarlar. Kendilerini ve kendileri gibi normal insanları zaten temiz kalpli görürler. Ancak arada yapılan ufak tefek hatalar için "şeytana uydum" denir. Oysa bu gaflet, insanın hayatı boyunca yapabileceği en büyük hatalardan biridir. Çünkü şeytan, iman eden küçük bir grup dışında insanların tamamına yakınını kendi kontrolü altına almıştır. Bu insanlar farkında olmadan en büyük düşmanları olan şeytanın istediği hayatı yaşar ve onun peşinden cehenneme giderler. Oysa insanların yapması gereken, şeytanı çok iyi tanımak ve onu düşman edinmektir. Allah bunu insanlara Fatır Suresi'nde emretmiştir: “Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin..”. (Fatır Suresi, 6) 

    Şeytan nasıl olurda bir kısım insanlara görünür, bir kısmına görünmez? Acaba her hangi bir surette göründüğü zaman o,şeytanın hakiki suretimidir? Yoksa bir misalmidir? Ki şeytan onunla temessül ediyor*Eğer şeytan hakiki suretinde ise, başka surette nasıl görünebilir? Ve aynı anda iki yerde, iki başka surette nasıl görünebilir? 

    Öyleki iki ayrı şahıs onu iki ayrı surette görebiliyorlar? Melek ile Şeytanın iki sureti vardır. O da hakiki suretleridir. Onların suretlerinin hakikatı müşahede ile görünmez. Ancak nübüvvet nurlarıyla görünebilir. 

    Bu bakımdan Peygamber Efendimiz (s.a.v),Cebrail (a.s),asıl suretinde ancak iki defa görmüştür. Bu görüşmede gerçek suretini görmeyi istemiş, Hira‟da Cebrail (a.s)in gerçek suretini görmüş, şarktan garba kadar gökleri doldurmuş, diğer gördüğündede, Mirac gecesinde Sidre-i Müntehanın yanında olmuştu. Çoğu zaman onu Âdemoğlu suretinde görürdü. Bazen Ashabdan Dıhyet‟ül Kelbi suretinde görünürdü. Melekler genellikle mükaşefe ehlinden erbabı kulube suretinin misaliyle görünür. Şeytan, uyanıklık halinde mükaşefe ehline temessül eder ve mükaşefe ehli onu gözüyle görür, kulağıyla konuşmasını dinler. Buda onun hakiki suretinin yerine geçer. 

    Nitekim uyku halinde Salihlerin çoğuna göründüğü gibi. Uyanık iken keşfe mazhar olan zat o kimsedir ki, dünya ile duyularının meşguliyeti uyku âleminde olan keşiften onu menetmeyecek bir dereceye varmıştır. Bu bakımdan başkasının ancak uyku âleminde gördüğünü o uyanıklık halinde görür. Şeytanın farkına varmak, onu bir düşman olarak kavramak insanı kurtuluşa götüren adımlardan biridir. Bunun için öncelikle şeytanın özelliklerini, daha sonra da kullandığı taktikleri bilmek gerekir.

    1- Şeytan, Sinsi ve Yalancıdır .

    2- Şeytan, itaatten çıkmış, saygısız ve nankördür.

    3- Şeytan, Azgın ve Kaypaktır.

    4- Şeytanın hileli düzeni zayıftır.

    5- Gücü Yalnızca Çağırmaya Yeter.

    6- İnsanların Düşmanıdır.

    7- İyilikten ve Hayırdan Yana Hiçbir Yönü Yoktur.

    8- İnsanlar Üzerinde Bir Pisliktir.

    9- Allah Katından Kovulmuştur.

    Şeytan itaatsizliği ve nankörlüğü yüzünden Allah katından aşağılanarak ve horlanarak kovulmuştur. Zaten "şeytan" kelimesi de bizzat bu kovulmuşluk anlamını içermektedir. (Al-i İmran Suresi 36, Tekvir Suresi 25 ve Hicr Suresi 17. ) 

    Hz.Aişe (r.anha) Validemizin rivayetinde,Peygamber Efendimiz (s.a.v):”Şeytan herhangi birinize gelerek derki:”Seni kim yarattı?Beni Allah‟u Zülcelal yarattı.O halde Allah‟ı kim yarattı? Bu bakımdan, sizden bir kimse böyle bir vesveseyi hissettiği zaman şöyle desin: Ben Allah‟a ve Resulüne iman ettim.”Zira böyle demek ve inanmak, o vesveseyi kişinin kalbinden söküp atar.”(Buhari, Müslim, İ.Ahmed, Bezzar, Ebu Ya‟la)

    EVLİYA-UŞ ŞEYTAN 

    Cenab-ı Hakk‟ın velileri karşısında birde şeytanın evliyaları vardır. Kur‟an-ı Kerimde:”Küfredenlerin evliyaları (dostları) şeytandır. O da (şeytanda) kendilerini nurdan (imandan, Kur‟an‟dan, İslam‟dan) ayırıp karanlıklara (küfür yollarına) çağırır. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.” (Bakara Suresi,257) 

    “Elbette şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi evliyalarına (dostlarına)mutlaka telkinlerde bulunurlar. Eğer onlara iteat ederseniz, Şüphesiz ki Allah‟a ortak koşmuş olursunuz.” (Enam Suresi,121) 

    Şeytanın dostları daima batılı ve yalanı telkin ederler. ٛ “İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise tagut (batıl davalar ve Şeytan)yolunda savaşırlar. O halde Şeytanın dostlarına karşı savaşın.

    “Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler, dostlar edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hala sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur. “ (Mümtehine Suresi, 1)

    “Ey iman edenler şeytanın adımlarına uymayın! Her kim şeytanın adımlarına uyarsa, şüphe yok ki o(şeytan)çirkin ve merdud şeyler emreder.” (Nur suresi,21)

    “Haberiniz olsunki şeytan size düşmandır, siz de onu düşman tutun; çünkü o etrafına toplanan hizbini ancak ashab-ı sairden(çılgın ateşin ehlinden)olsunlar diye davet eder.” (FatırSuresi,6) 

    NASIL KORUNACAĞIZ?

    Cin ve şeytanların sultasından korunmanın tek çaresi, manevî donanım ve iç-dış bütünlüğüne ermektir. Böyle bir donanımı gerçekleştiremeyen ve böyle bir bütünlüğe eremeyenlerin bir yanları mutlaka şeytanların hâkimiyeti altındadır ve o insan eksiktir. Dış ve iç bütünlüğünün manası bir anlamda kalb ve davranış birliği ile çok ciddi alakalıdır. 

    İnsan, inandığını tam yaşadığı zaman bu vahdete kavuşmuş olur. Zaten Vâhid ve Ehad olan Allah'a (c.c) kulluk da, böyle bir vahdeti gerektirmektedir. Evet, Tevhid-i kıble ve teveccüh-ü tam ile O'na yönelenler, cin ve şeytanların sultasına karşı kesinlikle muhafaza altına alınmış sayılırlar. Dual yaşayan ikiyüzlüler ise, böyle bir garantiden mahrumdurlar. Cin ve şeytanların sultasından korunmak için dilden dua eksik edilmemelidir. Kalb, Rabb'in zikriyle itminana ulaştırılırken, kafa da, hep İlâhî cilve ve tecellileri düşünmeli. Girdaba düşmekten kaçınmalı. Ve insanın tek emeli, 'başkalarını kurtarmak' olmalı. Olmalı ve hep taze gül kokulu bir iklim ve bir atmosfer meydana getirmelidir. 

'Gül, gül içinde biter' felsefesiyle hareket edip, ferdî manada da daima 'istiaze' merdiveniyle, Yüceler Yücesi'nin sığınağına ulaşma gayreti içinde bulunmalıdır. Çünkü şeytan ve habis cinler oraya giremez ve o kutsi otağa ulaşamazlar. 'Eûzü', Allah'a karşı bir yönelme ve bir sığınmadır. Evet, o, her şeyi, yine onun seviyesine göre terbiye eden Âlemlerin Rabbi'ne bir iltica ve bir sığınma demektir, zira O, Rabb'dir, her şeyin hakkından geldiği gibi, şerir cin ve şeytanların hakkından da gelir.

    Şeytanlar, sığınılması gereken her şeyden “Eûzü bikelimâtillâhittâmmeti min şerri mâ halak; Mahlukâtının şerrinden Allah'ın tastamam kelimelerine sığınırım.” (Buhari, Enbiya: 10; Müslim, Zikir: 54-55; Dârimî, isti'zân: 48)diyerek Rabb'e sığınan insana ulaşamaz ve ona zarar veremezler. Bu, Allah Rasulü'nün bir duasıdır ve o kendisini koruyan ve muhafaza eden Rabbine böyle yalvarmışdır. Bu mevzuda diğer bir düstur da Ayet'el-Kürsî'yi (Bakara Suresi,255) okumayı ahlak edinmektir. O da İlahî bir kalkandır ve insanı cinlerin, şeytanların şerrine karşı korur ve muhafaza eder.

    Şeytan, daima insana kötülüğü telkin eder. Fakat insan üzerinde zorla yaptırım gücüne sahip değildir. Sadece vesvese ve desiselerle onun ayağını kaydırmaya, hak yoldan saptırmaya çalışır. Kişiye böyle bir vesvese geldiğinde “Euzü billahi mineş şeytanir racîm” derse, şeytan hiçbir zarar veremez. Ve o kişi şeytanı dinlemediğinden dolayı büyük sevaplar kazanır.

    Meleklere şeytan musallat olamaz. Onun için makamları sabittir. İnsan ise, şeytana uymakla nihayetsiz alçalabileceği gibi, dinlememekle de nihayetsiz yükselebilir. Şeytanın işi vesvese vermek, insanın görevi o vesveseye kapılmayıp Allah‟a sığınmaktır. Bir ayetti celilede:” Eğer şeytandan sana bir vesvese gelirse, hemen Allah‟a sığın. Muhakkak ki, Allah Semi‟dir, Âlimdir.” (A‟raf Suresi, 200)

    Birisi, bir maneviyat büyüğüne “Efendim, şeytan bana çok vesvese veriyor, ne yapayım?” diye sorar. O zat, “Sen bir evin önünden geçerken evin köpekleri sana havlasalar ne yaparsın?” der. Adam “Yerden taş alır, üzerlerine atarım” deyince o maneviyat büyüğü şu manidar sözü söyler: “Ben olsam öyle yapmam. Hemen evin sahibine seslenirim. O, köpeklere seslenince hepsi köşelerine çekilir, seslerini keserler. İşte bunun gibi sana vesvese geldiğinde sen de Allah‟a sığın. O zaman şeytan sana bir zarar veremeyecektir.” Cenab-ı Hak, bu konuda Resulüne şu duayı ders verir:“De ki: Ya Rabbi, şeytanların dürtmelerinden Sana sığınırım. Yanımda bulunmalarından da Ya Rabbi yine Sana sığınırım.” (Mü‟minun Suresi, 97-98)


Etiketler: Cinler ve Şeytanlar, Yaratılış Hikmeti, Özellikleri ve Korunma Yolları | Mekteb-i Derviş

Benzer Konular